1976 yılından bu yana halı güneşlendirme işiyle uğraşan Halil Börekci, süreç hakkında bilgi verirken şu ifadeleri kullanıyor: “Yüzde 100 organik yün ve boya kullanılarak dokunmuş halı ve kilimleri güneşe sererek içerisindeki kimyasallardan ve mikroplardan arınmasını sağlıyoruz.
Eskitilmiş ve pastel tonlara dönüştürülmüş halılar yurtdışında çok daha fazla ilgi görüyor.” Börekci, halıların yalnızca görsel değil, kimyasal dönüşüm geçirdiğini de belirtiyor.
Güneşin etkisiyle renkler zamanla yumuşuyor, kullanılan doğal boyalar yeni bir forma bürünüyor.
Halılar yaz boyunca belirli aralıklarla ters yüz ediliyor, sonbaharda ise toplanıp yurt dışına sevk ediliyor.
Halı tarlaları turizmin de gözdesi oldu Döşemealtı’ndaki tarlalarda serili halılar, yalnızca ihracat için değil, turistik ve sanatsal anlamda da büyük ilgi görüyor.
Fotoğraf tutkunları ve Antalya’ya gelen turistler, bu “halı denizinde” etkileyici kareler yakalamak için bölgeye akın ediyor.
Renk cümbüşüyle bezeli tarlalar, sosyal medya paylaşımlarıyla da kente kültürel değer kazandırıyor.
Amerika’dan Japonya’ya dünya bu tarlalara bakıyor Börekci, işin ihracat yönünün de altını çiziyor: “ABD, Japonya, Avustralya, Güney Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere hemen hemen dünyanın her köşesine bu halıları gönderiyoruz.
Tüm halılarımız doğal, el dokuması ve organik ürünler.” Bu süreç sayesinde Döşemealtı, yalnızca tarım değil, kültür ve ticaretin de merkezi haline gelmiş durumda.
Halılar tarlalarda olgunlaşıyor, ardından dünyaya yayılıyor.