İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde ziyaret etti.
Ziyaretinin ardından açıklama yapan Dervişoğlu, şunları söyledi:
“Sözlerime başlamadan sizin ve milletimizin bayramını tebrik ediyorum. İnşallah bayramı hissederek yaşayacağımız nice bayramları da temenni ediyorum. Geçen bayramda da buradaydım. Silivri’de bir kısım tutukluları ziyaret ettim. Yine aynı kapsam içerisinde Sayın Ekrem İmamoğlu’nu, Sayın Ümit Özdağ’ı, gençlik yıllarından arkadaşım Sayın Ali Sukas’ı ziyaret ederek kendileriyle uzun sayılabilecek bir zaman içerisinde görüş alışverişinde bulunduk.
Biliyorsunuz Sayın Ümit Özdağ’ın 11 Haziran’da duruşması yapılacak bu kampüsün içerisinde. Umarım ki o gün kendisi için özgürlüğüne kavuşacağı gün olur. Kendisinin de şahsımın da beklentisi o yöndedir. Tahliye olduktan sonra da Sayın Özdağ ile yeniden Türkiye’nin meseleleriyle ilgili görüşebilme imkanı bulacağız.
"BİR AİLE İÇİN O CEZAEVİ NAKİLLERİNİN NE ANLAMA GELDİĞİNE ŞAHİT OLDUM"
Ekrem İmamoğlu ile ilgili henüz ortada bir iddianame yok. Dalgalar halinde devam eden bir soruşturma süreci var. Ayrıca geçen sefer de söyledim, şimdi de söylüyorum; birtakım haksız tutuklamaların muhatabı konumunda. Dolayısıyla bir kısım insanlar tutuklanıyor. Adeta onlara zulüm edercesine memleketlerinden ayrı cezaevlerine sevk ediliyorlar. Bunların içinde kadın tutuklular da var. Bu çerçeveden baktığınızda bir aile için o cezaevi nakillerinin ne anlama geldiğini ve ne tür acılar yarattığına da yakinen şahit olmuş birisi olarak söylüyorum; bunları bir haksızlık olarak, zulüm olarak telakki ediyorum.
"TUTUKLAMA, EN ZOR ŞARTTA EN SON ALINACAK BİR TEDBİRDİR"
Tutukluluk zaten haksız bir uygulama. Çünkü tutuklama bir tedbir. Sayın Ekrem İmamoğlu’nu kaçma şüphesiyle tutukluyor. Sayın İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı. Sayın Tayyip Erdoğan’ın da rakibi. Böyle bir durumda zaten Ekrem Bey’in kaçma şüphesi söz konusu olsa bu en çok Tayyip Erdoğan’ın işine yarar. Zaten Sayın Erdoğan’ın ‘kaçsa da kurtulsa’ diye bir temennisi vardır. Dolayısıyla bu kaçma şüphesi üzerine inşa edilmiş tutuklama süreci, bizim tarafımızdan bakıldığında makul görülebilecek bir durum değildir. Dolayısıyla tutuklama da zaten bir tedbirdir. En zor şartta en son alınacak bir tedbirdir.
"ADALET ZEDELENİRSE TOPLUMDA ZEDELENMEYECEK HİÇBİR MÜESSESE KALMAZ"
Bir insanın özgürlüğünden mahrum bırakılması kabul edilebilir bir durum değil. Dolayısıyla bütün bunlar, bu ızdırap dolu süreçler yaşamadan da eğer soruşturmaysa, kovuşturmaysa, yargılamaysa yapılabilir. Bunlara mani bir hal yok. Hukuk sistemimiz buna elverişli. Ama insanların mağdur olmasına dayanak teşkil edebilecek adımların da atılmaması gerekli. Benim en başından beri de itirazım onadır. Yoksa bu ülkede herkes kanunlar önünde eşit bir biçimde yargılanacak ve buna inanılıyorsa kimsenin yargılanmaktan, soruşturulmaktan bir kaygısı yoktur. Ama bütün bunlar siyasi saiklerle yapılıyor hissiyatı oluşmuşsa toplumda bu adalet duygusunun zedelenmesine vesile oluyor. Adalet zedelenirse toplumda zedelenmeyecek hiçbir müessese kalmaz. Eğer Türkiye’de adalet duygusunun zedelendiğine dair de bir hakim kanaat söz konusuysa bu önce ülkemize zarar verir. Dışarıdan bakıldığında, hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye’nin yer aldığı sıra Türk milletinin vicdanını yaralayacak bir noktadaysa mutlak suretle bu ülkeyi yönetenlerin, bu kötü gidişatı durdurabilmek adına bizlerden önce adım atması gerekiyor. O sebeple bu ülkeyi yönetenlere buradan sesleniyorum; bu zulmü durdursunlar. Yapılması gereken budur.
"TUTUKLULARIN İTİRAFÇI OLMAYA ZORLANDIKLARINA DAİR DUYUMLAR ALIYORUZ"
Bu süreç, o savcının İstanbul’a atanmasıyla birlikte başladı. Halen bir iddianame yok ortada. Gizli sanıkların beyanları üzerinden birtakım işlemler yapılıyor. Bir kısım tutukluların itirafçı olmaya zorlandıklarına dair duyumlar alıyoruz. Bu da çok kabul edilebilir değil. Sürecin hukuki olmadığına delalet eden, siyasi gerekçelerle rakiplerin tasfiyesine yönelik atılmış adımlar gibi algılanmasına vesile olan işler. Türkiye böyle anılmamalı. Dolayısıyla eğer ortada bir şey varsa zaman kaybetmeden bir iddianame tanzim edilmeli. Sanıklar kendilerini mahkemede savunabilmeli ve bu haksız tutukluluk döneminin de nihayete ermesi sağlanmalıdır."