Dünya Barış Günü’nde Ege’nin rüzgârı, kelimelere sığmayan bir buluşmanın tanığı oldu. İzmir’in Karaburun ilçesine bağlı Ambarseki’de, köy meydanına kurulan mütevazı sahnede yalnızca bir anma yapılmadı; barışın ortak diliyle yoğrulmuş, dayanışmayı çoğaltan bir kültür buluşması yaşandı. 3K Karaburun Kavimler Kapısı Tiyatro Atölyesi, gecesini bir ustaya, sahnenin sessiz anlatıcısına, Rene Kres’e adadı. Hollanda’dan yolu Ege’ye düşen dostlar, Türkiye’nin dört bir yanından gelen sanatçılar ve barışa yürekten inananlar, tek bir cümle etmeden, ama çok şey söyleyen bir dilin çevresinde birleşti.
Sahnede martılar ve kardeşler
Gece, Şıh Ali Yalçıner’in uyarlayıp yönettiği ve Mürüvvet Barış’ın yorumladığı “Martı-Maria” ile açıldı. Çehov evreninin melankolik kıyılarından gelen martılar, Ege’nin tuzlu rüzgârıyla kanatlandı; Barış’ın bedeni ve sesi, Kres’in sessizliğinde yankı bulan bir ifade derinliği kurdu. Ardından yönetmen Öykü Kaya, Fatma Özer, Işın Özkan ve Zerrin Özirs Öztan’ın sahnedeki uyumunu özenle ördüğü “3 Kız Kardeş” ile salonda dingin bir sarsıntı yarattı. Sahneden taşan özlem ve arayış duygusu, Kres’in “anlatmadan anlatma” ısrarıyla buluştu; metnin ağırlığı, oyunculuğun inceliği ve rejinin nefesi aynı potada eridi.
Müziğin ritmi, şiirin şefkati
Sahne ışıkları yerini ezgilere bıraktığında, şef Ercan Gürkan yönetimindeki grup, gecenin atmosferine ritimle yeni bir katman ekledi. Eserler, Karaburun’un rüzgârını notalara, denizin kabaran sesini davul zarflarına taşıdı. Bu müzikal akışa Vicdan Pullukçu’nun şiirleri eşlik etti; dizeler, sessizliğin kıyısına bırakılan küçük taşlar gibiydi. Her okunuşta, Kres’in sahnede kurduğu görünmez köprü biraz daha genişledi; müzik ve şiir, pandomimin omuz başında usulca durdu.
Kayıplara selam
Gecede yalnızca bir ustaya değil, sahne arkadaşlarına da selam verildi. 3K Mimast Kadınları, aralarından ayrılan Remziye Ulusal’ı, Bertolt Brecht’in savaş karşıtı şiirlerinden ördükleri kısa bir kolajla andı. Brecht’in “dünyayı değiştirmek için yazdığı” dizeler, Karaburun’un taş sokaklarında yankı buldu; acının içinden filizlenen umudu hatırlatan bu performans, barış düşüncesini güncel ve diri bir duyarlılıkla yeniden kurdu.
Fotoğrafların anlattığı sessiz manifesto
Köy meydanının bir köşesinde, gazeteci Zeynel Abidin Fidan’ın seçkisiyle hazırlanan fotoğraflar, Rene Kres’in “sonsuz hareket”ini zamana sabitledi. Bir karede bir çocuğun gülüşü, diğerinde sahnede donmuş bir jest… Her fotoğraf, kelimelerin yetmediği yerde devralınan bir tanıklık gibiydi. Fidan’ın küratöryel tercihleri, Kres’in trajediyle lirizmi, mizahla direnci aynı bedende taşıyan sanat anlayışını görünür kıldı. Bu sergi, gecenin içine yerleştirilmiş bir barış manifestosuna dönüştü.
Köprüler kuran sanatçının mirası
Rene Kres, yalnızca bir pandomim ustası değil, aynı zamanda kültürler arası bir “yol açıcı”ydı. 1995’te kurduğu gönül köprüsü, Bornova ile Amsterdam arasında gidip gelen yaratıcı bir hat haline geldi. Atölyelerde ellerine beyaz eldivenler giyen çocuklar, sessizliğin nasıl konuştuğunu ondan öğrendi. Kres, “sesin fazlasıyla çok, anlamın ise kimi zaman eksik” olduğu bir çağda, bedensel ifadenin yalınlığında ortak bir vicdan önerdi. Onun yaklaşımı, yalnızca teknik bir stil değil, sanatın toplumsal sorumluluğu üzerine kuruluydu. Mahallelerin dar sokaklarından tiyatro sahnelerine, okul bahçelerinden festival meydanlarına uzanan bu hat, barışın dilinin ancak birlikte üretildiğinde güçlendiğini gösterdi.