Marmara Denizi Eylem Planı Uygulamada Yetersiz Kalıyor
NEVRAN ELDEN KÖŞKER6 Haziran 2021 tarihinde oluşturulan eylem planının Marmara Denizi’ni çevreleyen yedi ilin katılımı ve kurumsal mekanizmaların da çabası ile olumlu bir şekilde hayata geçirildiğini ifade eden Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, uygulamaya yönelik ve atık temizlemeye yönelik maddelerin uygulamada yetersiz kaldığını belirtti.
Aritmada Yeteri Kadar İlerleyemedik
Prof. Dr. Mustafa Sarı, “2021 yılında evsel atıkların ileri biyolojik arıtma oranı yüzde 51 iken 2024 yılının sonuna geldiğimizde bu oran yüzde 51,7 olmuş. İlerleme sadece yüzde 0.7 kadar” diyerek bu ilerlemenin kirliliği önlemedeki rolünün az olduğunun altını çiziyor.
Eylem Planı ve Müsilaj Krizi
Marmara Denizi Eylem Planı, müsilaj, ya da halk arasında bilinen adıyla deniz salyası krizine yönelik başlatılan ve Marmara Denizi'nin ekosistemini korumayı hedefleyen 22 maddelik ve dört yıldır yürürlükte olan bir çevre koruma programıdır. Plan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Marmara Belediyeler Birliği koordinasyonunda, bilim insanları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla çeşitli görüşmeler neticesinde hazırlandı.
Marmara Denizi Eylem Planı Denetim ve İzleme Sistemlerini Geliştirmeyi Hedefliyor
Bu programın amaçları arasında denetim ve izleme sistemlerini geliştirmek, denizin kirlilik yükünü azaltmak, deniz ekosistemini koruyarak sürdürülebilirliğini sağlamak ve kamuoyunu bilinçlendirmek vardı. Eylem Planı’nın daha iyi bir şekilde sonuç vermesi için hem yerel hem de ulusal mekanizmalara sorumluluk düştüğünü belirten Prof. Dr. Sarı, “Bilim yapacağını yaptı. Çözüm önerileri geliştirildi, simülasyonlar yapıldı. Görüşler ortaya koyuldu. Şimdi iş uygulamada. Burada hem yerel hem de merkezi yönetimlerin sorumluluğu var. Atıkyükünün, evsel, endüstriyel atıkların ve tarım zehirlerinin arıtılması lazım. Arıtma işi genellikle yerel yönetimlerde, denetim de merkezi yönetimde. Finans bulma konusunda da çift taraflı çalışılması lazım.” diyor.
Denizin Altında Kayıp Yüksek
Denizin yüzeyinde 2021 yılının yaz aylarında kendisini yoğun bir şekilde göstererek gündeme gelen ve sualtı ekosistemine yönelik tahribatı ile bilinen müsilaj, su yüzeyinde görünmese de denizin altındaki varlığı ile ekosistemi tehdit etmeye devam ediyor. Denizin altındaki müsilaj yoğunluğunun 2021 yılındaki tablodan bir farkı olmadığının altını çizen Prof. Dr. Sarı, yeniden yüzeyde yoğun bir şekilde belirmesinin de mümkün olduğunu ifade ediyor:“Müsilaj oluşumu ilk 30 metrede. Ancak her yere çöker müsilaj, derinlere de çökerek denizin her yerinde etkisini gösteriyor. Dipteki pinalar ölüyor, deniz çayırlarının üzerini kaplıyor, fotosentez yapmalarını engelliyor. Mercanların üstünü kaplıyor. Denizin altında kayıp yüksek.”
Müsilaj Sadece Türkiye'de Değil Dünya Genelinde Bir Sorun
Müsilaj denizlerde yaşayan bazı mikroorganizmaların, özellikle fitoplankton türlerinin aşırı çoğalmasıyla oluşan, yapışkan ve sümüksü bir madde. Müsilajın insan ve çevre kirliliği etkisiyle kontrolden çıkarak çevre felaketlerine yol açabiliyor. Deniz salyasının oluşum sürecinde evsel ve endüstriyel atık sular, tarım gübreleri ve kanalizasyonla denize ulaşan azot ve fosfor önemli rol oynuyor. Sudaki kirlilik ve azot fosfor dengesinin bozulması fitoplanktonların aşırı çoğalmasına neden oluyor. Bu da müsilajın ana tetikleyicisi olarak gösteriliyor. İklim değişikliği ve yaz aylarında su sıcaklığının artması ile beraber oluşum süreci hızlanabiliyor. Müsilaj dünyanın çeşitli yerlerinde, özellikle kapalı denizlerde de zaman zaman görülebilen bir çevre sorunu. Özellikle arıtma ve denizin kirlilik yükünün azaltılmasıile, ileri teknoloji arıtma sistemleri ile hafifletilebilir bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
Siyaset Üstü Davranmak Zorundayız
Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nin geleceğinin de kirlilik önleyici yöntemler olduğunun altını çiziyor ve bu durumun mekanizmaların yetkilerinin önüne geçmesi gerektiğini belirtiyor:“Şu anda yetki kargaşasını bir kenara bırakıp işbirliği yapmaya ihtiyacımız var. Hem yerel hem merkezi yönetimin, hem de vatandaşların sorumluluğu büyük. Siyaset üstü davranmak zorundayız”