Artemisbet JOJOBET
03 Eylül 2025
İstanbul
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
En Son Olay Gündem Sessizliğin ezgisi, barışın çığlığı: Karaburun’da Rene Kres için buluşuldu

Sessizliğin ezgisi, barışın çığlığı: Karaburun’da Rene Kres için buluşuldu

Karaburun’un Ambarseki köyünde Dünya Barış Günü için kurulan sahnede, Rene Kres anısına gece düzenlendi. Gece; pandomim, tiyatro, müzik ve şiiri aynı potada buluşturdu. 3K Karaburun Kavimler Kapısı Tiyatro Atölyesi ev sahipliğindeki programda “Martı-Maria” ve “3 Kız Kardeş” de sahnelendi.

3 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Dünya Barış Günü’nde Ege’nin rüzgârı, kelimelere sığmayan bir buluşmanın tanığı oldu. İzmir’in Karaburun ilçesine bağlı Ambarseki’de, köy meydanına kurulan mütevazı sahnede yalnızca bir anma yapılmadı; barışın ortak diliyle yoğrulmuş, dayanışmayı çoğaltan bir kültür buluşması yaşandı. 3K Karaburun Kavimler Kapısı Tiyatro Atölyesi, gecesini bir ustaya, sahnenin sessiz anlatıcısına, Rene Kres’e adadı. Hollanda’dan yolu Ege’ye düşen dostlar, Türkiye’nin dört bir yanından gelen sanatçılar ve barışa yürekten inananlar, tek bir cümle etmeden, ama çok şey söyleyen bir dilin çevresinde birleşti.

Sahnede martılar ve kardeşler

Gece, Şıh Ali Yalçıner’in uyarlayıp yönettiği ve Mürüvvet Barış’ın yorumladığı “Martı-Maria” ile açıldı. Çehov evreninin melankolik kıyılarından gelen martılar, Ege’nin tuzlu rüzgârıyla kanatlandı; Barış’ın bedeni ve sesi, Kres’in sessizliğinde yankı bulan bir ifade derinliği kurdu. Ardından yönetmen Öykü Kaya, Fatma Özer, Işın Özkan ve Zerrin Özirs Öztan’ın sahnedeki uyumunu özenle ördüğü “3 Kız Kardeş” ile salonda dingin bir sarsıntı yarattı. Sahneden taşan özlem ve arayış duygusu, Kres’in “anlatmadan anlatma” ısrarıyla buluştu; metnin ağırlığı, oyunculuğun inceliği ve rejinin nefesi aynı potada eridi.

Müziğin ritmi, şiirin şefkati

Sahne ışıkları yerini ezgilere bıraktığında, şef Ercan Gürkan yönetimindeki grup, gecenin atmosferine ritimle yeni bir katman ekledi. Eserler, Karaburun’un rüzgârını notalara, denizin kabaran sesini davul zarflarına taşıdı. Bu müzikal akışa Vicdan Pullukçu’nun şiirleri eşlik etti; dizeler, sessizliğin kıyısına bırakılan küçük taşlar gibiydi. Her okunuşta, Kres’in sahnede kurduğu görünmez köprü biraz daha genişledi; müzik ve şiir, pandomimin omuz başında usulca durdu.

Kayıplara selam

Gecede yalnızca bir ustaya değil, sahne arkadaşlarına da selam verildi. 3K Mimast Kadınları, aralarından ayrılan Remziye Ulusal’ı, Bertolt Brecht’in savaş karşıtı şiirlerinden ördükleri kısa bir kolajla andı. Brecht’in “dünyayı değiştirmek için yazdığı” dizeler, Karaburun’un taş sokaklarında yankı buldu; acının içinden filizlenen umudu hatırlatan bu performans, barış düşüncesini güncel ve diri bir duyarlılıkla yeniden kurdu.

Fotoğrafların anlattığı sessiz manifesto

Köy meydanının bir köşesinde, gazeteci Zeynel Abidin Fidan’ın seçkisiyle hazırlanan fotoğraflar, Rene Kres’in “sonsuz hareket”ini zamana sabitledi. Bir karede bir çocuğun gülüşü, diğerinde sahnede donmuş bir jest… Her fotoğraf, kelimelerin yetmediği yerde devralınan bir tanıklık gibiydi. Fidan’ın küratöryel tercihleri, Kres’in trajediyle lirizmi, mizahla direnci aynı bedende taşıyan sanat anlayışını görünür kıldı. Bu sergi, gecenin içine yerleştirilmiş bir barış manifestosuna dönüştü.

Köprüler kuran sanatçının mirası

Rene Kres, yalnızca bir pandomim ustası değil, aynı zamanda kültürler arası bir “yol açıcı”ydı. 1995’te kurduğu gönül köprüsü, Bornova ile Amsterdam arasında gidip gelen yaratıcı bir hat haline geldi. Atölyelerde ellerine beyaz eldivenler giyen çocuklar, sessizliğin nasıl konuştuğunu ondan öğrendi. Kres, “sesin fazlasıyla çok, anlamın ise kimi zaman eksik” olduğu bir çağda, bedensel ifadenin yalınlığında ortak bir vicdan önerdi. Onun yaklaşımı, yalnızca teknik bir stil değil, sanatın toplumsal sorumluluğu üzerine kuruluydu. Mahallelerin dar sokaklarından tiyatro sahnelerine, okul bahçelerinden festival meydanlarına uzanan bu hat, barışın dilinin ancak birlikte üretildiğinde güçlendiğini gösterdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *