1980’lerin sonlarında Soğuk Savaş’ın bitişiyle gelen görece sakinlik yok oldu ve yerini Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve İsrail'in Gazze'deki mezalimi ve İran ile olan çatışması etrafında sürekli bir endişeye bıraktı.
Avrupa’da, Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran’ı önümüzdeki beş yıl içinde içine alacak savaşlar konusunda yaklaşan uğursuz bir gelecek hakkında uyarıda bulunan çok sayıda savunma uzmanı var.
Bu teoriye göre, bir savaş sonrası dünyadan bir savaş öncesi dünyaya geçiyoruz. Çeşitli çatışma bölgelerindeki, özellikle Ukrayna ve Orta Doğu’daki, şiddetin büyüklüğü göz önüne alındığında, Batılı güçlerin dahil olmasına yol açacak bir kıvılcımın eksikliği dışında, zaten bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın gelişmekte olduğu ileri sürülebilir.
Bütün bunlar büyük çaplı küresel bir çatışmaya doğru bir tırmanışın kaçınılmaz olduğu anlamına mı geliyor?
Hayır, çünkü Ukrayna, Orta Doğu, Asya Pasifik gibi çeşitli sıcak noktalarda gelişen çatışmalar yerel, noktasal ve birbirine bağlı değil.
Ancak tehdit, son dünya savaşının bitiminden bu yana herhangi bir zamandakinden daha gerçek.
Eski Kıta, Vladimir Putin’in Rusya’sının üç yılı aşkın bir süredir Ukrayna’ya karşı yürüttüğü acımasız saldırıyı her gün endişeyle yaşıyor.
Aynı şekilde, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail'in Gazze'ye yönelik katliamı devam ediyor.
Her ikisinin de sonu uzak görünüyor; İsrail ile İran arasındaki gerilimin tırmanması ve ABD’nin müdahalesi tüm alarm zillerini çaldırıyor. İran’daki rejimin geri adım atmaya niyetli görünmemesiyle barışçıl çözüm uzaklaşıyor.
Bu küresel çatışma senaryosu karşısında Avrupa Birliği, mevcut üye ülkeler arasında paylaşılan bir çaba olarak kendi kendini korumayı gündeme getiriyor.
Boşuna değil, Ursula von der Leyen Avrupa Birliği'ni bir güvenlik projesi olarak nitelendiriyor ve Avrupa Komisyonu başındaki ikinci dönemini bu amaca adayacağını söylüyor.
Bugün dünya artık Berlin Duvarı zamanındaki gibi iki karşıt cepheye bölünmüş değil, kendi kimlikçi, milliyetçi, etnik ve dini ideolojileriyle çok sayıda düşmanca fraksiyona bölünmüş durumda.
Dünyadaki duvarların sayısı azalmadığı gibi arttı.
Geleceğimize gelince, teoriler çoğaldıkça belirsizlik de artıyor. Üçüncü Dünya Savaşı artık sadece gece yarısı sohbetlerinde felaket tellallarının yaptığı bir kehanet değil, giderek daha gerçekçi bir ihtimal.